Avrupa Birliği (AB), on yıllar boyunca geliştirilen dünyanın en yüksek çevre standartlarını uygulamaktadır. AB’nin entegre çevre politikaları, kıta Avrupası ekonomisinin çevre dostu olmasına yardımcı olmakta; Avrupa’nın doğal kaynaklarını korumakta ve AB’de yaşayan insanların sağlık ve refahını korumaktadır. Çevre kalitesi AB’nin sağlık, ekonomi ve refah konularıyla ilgili yürüttüğü çalışmaların merkezinde yer almaktadır. Fakat AB üye ülkeleri halihazırda iklim değişikliği, sürdürülemez tüketim ve üretimin yanı sıra çeşitli kirlilik biçimleri başta olmak üzere birçok ciddi çevresel zorlukla karşı karşıyadır.

Avrupa Birliği’nin oluşturduğu çevre politikaları, doğal yaşam alanlarını korumayı; hava, su ve toprak ekosistemini temiz tutmayı ve atıkların uygun şekilde yönetilmesini amaçlamaktadır. Bunun yanı sıra toksik kimyasalların yönetimiyle ilgili sürdürülebilir uygulamalar ve süreçler geliştirmekte ve işletmelerin sürdürülebilir bir ekonomiye doğru ilerlemesine yardımcı olmaktadır.

AB yönetimi iklim değişikliği konusunda uluslararası müzakerelerde öncü bir rol üstlenerek iklim politikalarını ve stratejilerini geliştirmekte ve uygulamaktadır. Günümüzde özellikle Paris Anlaşması’nın başarılı bir şekilde uygulanmasına ve AB Emisyon Ticareti Sistemi’ni (EU ETS) uygulamaya odaklanmıştır. AB üye ülkelerinin önümüzdeki yıllarda çeşitli çevresel hedeflere ulaşma konusunda mutabık kaldığını söyleyebiliriz. Bu bağlamda, AB’ye katılma hedefi bulunan ülkelerden de çevre konusunda aynı hassasiyete sahip olması beklenmektedir. Bunun için aralarında Türkiye’nin de bulunduğu aday ülkelerin birçoğu AB çevre mevzuatlarını uyumlaştırmakta ve kendi ülkelerinde de uygulamaktadır. AB, ulaşım ve enerji gibi politika alanlarında iklim endişelerinin aday ülkelerde de dikkate alınmasını sağlamaya çalışmakta ve aynı zamanda düşük karbonlu teknolojileri ve uyum önlemlerini teşvik etmektedir.

AB çevre mevzuatı, Avrupa Birliği’nin İşleyişine İlişkin Antlaşma’nın maddelerine dayanmaktadır. İklim değişikliğiyle mücadelede bu anlaşmanın 191. maddesi kritik önem taşımaktadır. Söz konusu maddeye göre iklim değişikliğiyle mücadele genel anlamda AB çevre mevzuatının açıkça tanımlanmış hedeflerinden biridir. AB, çevre kalitesinin yüksek düzeyde korunması ve iyileştirilmesi (Avrupa Birliği Antlaşması’nın 3. maddesi) taahhüdünde bulunmaktadır. Bu bağlamda “sürdürülebilir kalkınma”, tüm AB’yi kapsayan çevresel hedeflerden biridir. Bunun içinde AB’ye katılım sürecinde ülkelerin kısa ve uzun vadeli çevre programlarını sürdürülebilir kalkınma hedeflerine uygun şekilde belirlemesi önem taşımaktadır.

AB’ye katılım sürecinde ülkeleri ve haliyle Türkiye’yi çok sıkı çevresel politikalar beklemektedir. Türkiye, halihazırda bunlardan bir kısmını kendi iç yönetmeliklerine eklemiş durumda olup yeni geliştirilen mevzuatlar için de uyumluluk çalışmaları yürütmektedir. AB’nin çevre mevzuatları arasında öne çıkan ve Türkiye gibi siyasi ve ekonomik ilişkilerinün güçlü olduğu paydaşlarını ilgilendiren düzenlemelerden bazıları şunlardır:

  • Avrupa Yeşil Mutabakatı (EU Green Deal)
  • Avrupa İklim Hukuku
  • İklim ve Enerji için AB Politika Çerçevesi (2020-2030)
  • AB Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS)
  • 2030 İklim ve Enerji Çerçevesi – Sera Gazı Emisyonları, Arazi Kullanımı Değişikliği ve Ormancılık
  • Yeni AB Akreditasyon ve Doğrulama Yönetmeliği
  • Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü
  • 2020’den Sonra Küresel İklim Değişikliğiyle Mücadele (Paris Protokolü)
  • Avrupa için Biyoekonomi
  • AB Yenilenebilir Enerji Finansman Mekanizması
  • Denizcilikten Kaynaklanan CO2 Emisyonlarını Azaltmak için AB Stratejisi
  • Ağır Vasıtaların Ücretlendirilmesi: Eurovignette Direktifi
  • Organik Ürünlerin Üretimi ve Etiketlenmesine İlişkin AB Kuralları

AB’nin iklim değişikliğiyle mücade, sera gazı emisyonlarının azaltılması, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, ulaşım, kimyasal yönetim, geri dönüşüm ve daha birçok konuda hazırlamış olduğu yasalar, yönetmelikler ve imzalamış olduğu anlaşmalar bulunmaktadır. Aday ülkelerden de bu düzenlemelere uymasını ve çevresel sorumlulukları paylaşmasını beklemektedir. Türkiye de özellikle yeni başlayan Yeşil Mutabakat süreci kapsamında çevre yönetimini AB ile uyumlu hale getirmelidir. Mutabakat süreci Türkiye’ye doğrudan veya dolaylı olarak birtakım görev ve sorumluluklar getirmektedir. Türkiye AB’ye katılım sürecini hızlandırmak ve kolaylaştırmak için diğer politika alanlarında olduğu gibi çevre konusunda daha fazla inisiyatif almalı ve belirli taahhütlerle bulunmalıdır.